AĞLAYAN GELİN-TERS LALE
Dünyanın ileri 26 medeniyetine ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, benzersiz coğrafyası, kıtalar arası köprüsü, dünya üzerindeki konumu nedeni ile Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz bitki coğrafyalarını bu topraklar üzerinde yan yana getirir. Türkiye’de her üç bitkiden biri endemiktir. Bu topraklar (Anadolu toprakları) üzerinde görülen üç bitkiden birinin; dünyadaki yayılmaları sadece ülkemizle sınırlıdır. Bu zengin tabiat yapısı nedeni ile bitkiler açısından dünyadaki en zengin ve en önemli ülkeler arasında yer alır. Anadolu toprakları aynı zamanda bir çok önemli bitki türünün anavatanıdır. Ülkemiz zengin bitki örtüsüne sahiptir. 9000 bitki türünün 3000’ni kadar endemiktir. Olağanüstü bir bitkisel çeşitlilik arz eden ülkemizde endemik bitki 3000 iken, bu sayı Avrupa‘da 2500 civarındadır. Ülkemiz değişik şifalı bitkilere sahip olmakla beraber, bu bitkiler yeterince değerlendirilmediği için heba olup gitmektedirler.
Dünyada bir benzeri daha bulunmayan ve anavatanı “Dağların Kenti” olarakta bilinen ilimizde yetişen Ters Lale, dünyanın en nadide çiçeklerinden biridir. Kan kırmızı, göz kamaştırıcı rengiyle kadife hassaslığındaki çiçeği ile estetik görünümlü tersliğiyle adeta bir doğa harikasıdır. Ters Lalenin asıl önemi; “endemik bir tür olması” yani dünyada yalnızca Hakkâri’de doğal olarak yetişmesindendir. Ters Lale doğal görünüşüyle mevcut kültür lalelerinden çok daha gösterişlidir. Göz kamaştırıcı rengi ile yakından bakıldığında Ters Lalenin bir doğa harikası olduğu kolaylıkla gözlemlenir.
Medeniyetlerin beşiği olan Hakkari’mizde geçmişte yaşamış Asurilerin her sabah göbeğinde su yaydığı “Ağlayan Lale”, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği zaman Meryem ananın göz yaşlarından yere akan damlalarla yetiştiğine inanılan, adına ‘Ağlayan Gelin’ de denilen Ters Laleler, aynı zamanda Hıristiyan aleminin kutsal çiçeği olarak da kabul ediliyor. Bir efsaneye göre: Edirne ilimizde bulunan ve mimari açıdan bir şaheser olan; Selimiye Camisi’nin yapılacağı mevki, bir bayana ait lale bahçesiymiş. Mimar Sinan eserini burada yapmak istediğini padişaha söyler. Ancak bayan bahçesini vermek istemez. Israrlar sonucu bayan eğer eserde benden bir hatıra olursa bahçemi vereceğim der. Bunun üzerine Mimar Sinan’da müezzinler mahfelindeki mermer ayağa Ters Laleyi işletir. Bu nadide doğa harikası çiçek, güzelliği, narinliği ve tersliğiyle bütünleşmiştir Selimiye Camisi’nde. Anadolu da XII.yüzyılda itibaren lale süsleme motifi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de genç kızlarımızın çeyizlerinde de Ters Lale motiflerini görmek mümkündür. Hoşgörünün simgesi yüce Mevlana Hazretleri : “Bir göz ki o bakışı; o güle o laleye dönmüştür.”, “Can hep o lale bahçesinden söz açmaktadır.”, “ Ey lale gel de sen yanağımdan renk al.” Ferhat ve Şirin öyküsünde, Şirin’in öldüğü haberini alan Ferhat; üzüntüsü ile havaya fırlattığı kazmanın başına düşmesi ile kendi kendisinin ölümüne neden olmuş ve akan kanından “Lale Çiçekleri” açmıştır. Ünlü halk ozanımız Âşık Veysel de türküsünde “ Lale der ki: “Ey Allah’ım, benim boynum neden eğri? Yardan ayrı düştüm gayrı, benden ala çiçek var mı?”
Hakkari dağlarında kendiliğinden yetişen, her sapta 3 ile 8 lalenin ters büyüdüğü genellikle bir sapta 6 lale meydana geldiği, boyu 60 ila 80 cm yi bulan Ters Lale 1400 – 2500 rakımında belirli yerlerde yetişmektedir. Gen merkezinin ilimiz olduğu halde kaçak yollarla Avrupa ülkelerinde satıldığı ve buralarda kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılmakta hatta süs çiçeği olarak parkları süslemekte olduğu biliniyor.
Avrupa da Fritillaries İmpreilas, “Keşan lalesi”, Prestika “Karagöz lalesi”, Emperyalis “Ağlayan Gelin” gibi isimlerle anılmaktadır. Halkımız tarafından da Ağlayan Gelin, Kerbela ve Kral Lalesi, Kral Tacı, Yayla Çanı, Yere Bakan Lale olarak da bilinmektedir.
İlimiz bitki çeşitliliği ve zenginliği bakımından bir botanik bahçesi niteliğinde ve müzesi durumundadır. İlimizin kalkınması açısından biyolojik çeşitliğin yerel bitki türleri envanterinin çıkarılması, bitki pateninin alınması, on doğal rengi bulunan Kardelen kokusundan insanların ferahlandığı Nergis, Süsün ve Beybüne kadar pek çok ekonomik değeri olan bitki ve çiçek türlerinin araştırılması, ıslah edilmesi ve korunması gerekmektedir.
Zengin biyolojik çeşitliğin ekonomiye çok büyük katkısı olacağından, mutlaka kırsal kalkınma, yerel bitki türleri ile ilgili projelerin hayata geçirilmesi gerekmekte ve bunlar olduğu takdirde; özellikle Avrupa ülkelerinde çok büyük bir pazar payına sahip olma imkânına sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder